29 Aralık 2013 Pazar

EĞİTİM FELSEFESİ


EĞİTİM VE FELSEFE

                                                    
 *Eğitim felsefesi; eğitime yön veren , amaçları şekillendiren ve eğitim uygulamalarına yol gösteren bir disiplin veya sistemli fikir ve kavramlar bütünüdür.
*Eğitim felsefesi; eğitimi bir bütün olarak ele alan ve kültürün vazgeçilmez bir öğesi biçiminde düşünen özenli , eleştirici ve yöntemli çalışmaların tümüdür.
*Eğitim felsefesi; eğitim uygulamalarına yön veren bir disiplindir.

8 Eylül 2013 Pazar

Lise öğretmenlerine seminerler başlıyor.

Ortaöğretim kurumlarında değişen dersleri tanıtıcı eğitim uzakatan eğitim yoluyla ortaöğretimde çalışan öğretmenlere yönelik olarak 9,10,11 ve 13 Eylül tarihlerinde canlı ve eşzamanlı olarak verilecektir. Konu ile ilgili bakanlık yazıları. Verilecek eğitim saat 14-14.50 arası olmak üzere 50′şer dakikadan oluşmaktadır. Ekte üst yazı ve program

7 Eylül 2013 Cumartesi

Ortaöğretim kurumları yönetmeliği değişti. Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde neler değişti?

-''Bakanlığın uygulamaya koyduğu temel öğretimden ortaöğretime geçiş ve yerleştirme sistemine yer verilen yönetmeliğe göre, ortaöğretim kurumlarına devam zorunluluğu getirilerek, özürsüz devamsızlık 10 günle, özürlü özürsüz toplam devamsızlık ise 45 günle sınırlandırıldı''
-''Uygulamadaki puan ve notla değerlendirme esasına dayanan ikili ölçme değerlendirme sistemi, sadece puanı esas alan tekli değerlendirme sistemine dönüştürüldü''
-''Başarı puanı 45'den 50 puana yükseltildi, öğrencinin, ders yılı sonunda herhangi bir dersten başarılı sayılabilmesine yönelik puanlar yeniden belirlendi''
''Ortalama yükseltme sınavları kaldırıldı, komisyon marifetiyle yapılan sorumluluk sınavları ise ilgili dersin öğretmeni tarafından yılda 2 kez yapılacak''
-''Sınıf bazında başarısız ders sayısı en fazla 3 olanlarla alt sınıflar da dahil toplam 6 dersten başarısız olanların sorumlu olarak sınıf geçmelerine imkan verildi''
"Bilgi edinmeyle ilgili mevzuat doğrultusunda öğrencinin sınav notlarına itirazda bulunabilmesine imkan verildi"
-''Ortaöğrenim süresince en az 3 öğretim yılının tüm dönemlerinde takdir belgesi alan öğrencilere üstün başarı belgesi verilmesi kararlaştırıldı''


Lise Öğretmenlerine sene başında ve sonunda EK DERS!

Öğretmenlerin mesleki çalışmaları
MADDE 87- (1) Ortaöğretim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenler, derslerin kesimi tarihinden temmuz ayının ilk iş gününe, eylül ayının ilk iş gününden derslerin başlangıç tarihine kadar geçen sürelerde kadrolarının bulunduğu/görevlendirildikleri okulda mesleki çalışma yaparlar. Mesleki çalışma programı okul müdürlüğünce hazırlanır ve çalışma öncesinde yönetici ve öğretmenlere duyurulur. (4) Mesleki çalışmalarda ödenecek ücretle ilgili hususlarda 1/12/2006 tarihli ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Karar doğrultusunda işlem yapılır.

YORUM: Sorumluluk sınavları Kasım ve Nisan aylarına alınmış ve ortalama yükseltme sınavları kaldırılmıştır. Lise öğretmenleri de sene sonunda (2 hafta) ve sene başında (2 hafta) ilkokul ve ortaokul öğretmenleri gibi seminer çalışması yapacaktır. Mesleki çalışmanın karşılığı olarak ek derslerini alacaklardır.

2013 - 2014 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI İŞ GÜNÜ TAKVİMİ




Koordinatör öğretmen görevlendirilmesindeki değişiklikler

İşletmelerde mesleki eğitim ek ders görevi verilmesinde işletmelerin okula uzaklığı, ulaşım durumu, işletme sayısı, işletmeler arası uzaklık ve işletmedeki öğrenci sayısıyla bunlarla ilgili iş ve işlemlerde harcanılacak zaman gibi ölçütler esas alınır. Hangi güzergâhtaki, kaç işletme ve öğrenci için kaç saat ek ders görevi verilebileceği, koordinatör müdür yardımcısının başkanlığında alan zümre başkanlarıyla birer alan öğretmeninden oluşan komisyonca planlanır. Okul yönetimince, bu planlama da göz önünde bulundurularak ilgili alan öğretmenlerine görev dağılımı yapılır. Bu kapsamda bir öğretmene aynı gün için 8 saatten fazla ek ders görevi verilmez.

İşletmelerde meslek eğitimi adı altında verilecek ek ders saati sayısı, bir alanda/dalda işletmeye öğrenci gönderilen sınıftaki/sınıflardaki işletmelerde eğitimi yapılan uygulamalı meslek dersleri toplam ders yükünü geçemez.

İşletmelerde meslek eğitimi ek ders görevine esas olacak haftalık ders yükünün belirlenmesinde, işletmelere öğrenci gönderilen alandaki/dallardaki sınıfların işletmelerde eğitimi yapılan uygulamalı meslek derslerinin haftalık ders saati sayısının bu sınıflardaki grup sayısıyla çarpımı sonucu bulunacak sayı, ders yükü olarak kabul edilir. Grup sayısının belirlenmesinde, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uygulanır.

Aynı alanda birden fazla okulun öğrencisinin mesleki eğitim gördüğü işletmelerde, okullar arasında işbirliği yapılarak koordinatörlük görevi bir okul müdürlüğünce yerine getirilebilir.

Okulları kapatırsak ne olur? (Mümtaz'er Türköne'nin köşe yazısı)

Tesbitler güzel. Konuşarak, tartışarak, hatalar yapıldı ise tekrar konuşup, tartışarak doğruyu bulacağımızı düşünüyorum. (Tabii bu konuşma ve tartışmaların konunun uzman paydaşları tarafından yapılması şartıyla. Aksi halde sonuç değişmeyecektir. Yine HÜSRAN, yine HÜSRAN)

Okulları kapatırsak ne olur?

Okullar açılırken, durumu değerlendirebilmek için peşine düşmemiz gereken en doğru soru bu. Bir şeyin değerini, işlevini, anlamını sorgulamanın en pratik yöntemlerinden biri, yokluğunu varsaymaktır.
Okulsuz bir toplum düşünemediğimiz için, hayal etmesi çoğumuz için zor. Halbuki “okulsuz toplum” üzerine epeyce kafa yoranlar çıkmıştır. “Okulsuz toplum” ideali, hayatın her safhasını paylaşarak öğrenme pratiğine dönüştüren eğitim ağları oluşturulmasına dayanır. İvan İllich gibi, bu ütopyayı derli toplu ele alanlar, küçük uygulamalar dışında başarılı olamadılar; ancak mevcut okul sistemine yönelik çok tutarlı eleştiriler sıraladılar. Öğrenimi, öğretim süreçleriyle, eğitimi sınıf (veya ders) geçmekle, yeterliliği diploma ile özdeş kılmak, bu eleştirilerin başında geliyor. Okulsuz toplum, pek mümkün görünmüyor; ancak okulun da esaslı bir sorgulamadan geçirilmesi gerekiyor.

28 Şubat 2013 Perşembe

17 Şubat 2013 Pazar

Okul Sistemi

Okullar torna tezgahı gibi şekillendirici olmak yerine yaratıcılığı geliştirici, sorgulamayı özendirici olmalıdır.


16 Şubat 2013 Cumartesi

Halk öğretmeni Wilhelm Snelman (Prof. Dr. Cihan Dura)

John Wilhelm Snelman (1806-1881), çağının ünlü bir bilim adamı, derin bir filozofu, tanınmış bir siyasetçisiydi. Ancak onun asıl şöhreti Fin kültürünü yaratan halk öğretmeni olmasından, arkadaşlarıyla birlikte sürekli ve yılmadan çalışarak” bataklıklar ülkesi”ni, Finlandiya’yı “beyaz zambaklar ülkesi”ne çevirmesinden ileri gelir.



I) Snelman çağının yeni yetişen Fin aydınlarının en önemli temsilcisi idi. En büyük tutkusu halkın aydınlanması idi. Ancak biliyordu ki bunu tek başına ve oturduğu yerde başaramazdı, Aynı tutkuyla yanan, yetenekli insanları toplamalıydı çevresine ve onları harekete geçirmeliydi. Düşündüğünü yaptı: Bir araya getirdiği birkaç genç öğretmen, din adamı, avukat ve memurla, halk kitlelerinin aydınlanması için adeta bir seferberlik ilan etti[i].

Karşısına aldığı bu bir avuç yol arkadaşına şöyle sesleniyordu:

“Aydın olmak, modaya uygun kıyafetler giymek veya kolalı yakalık ve modern şapka takmak demek değildir. Halk size iyi bir maaş almanız ve akşamları sözde okuma salonlarında kâğıt ve domino oynamanız için okutup eğitim sağlamadı. Bu durumda siz aydın değil de, ancak küflü aydın oluyorsunuz. Siz halkın aklını, halkın iradesini ve enerjisini, halkın vicdanını uyandırmak zorundasınız. Halkın düşüncesini uyandırmalısınız; köylüyü, işçiyi, toplumun alt tabakalarını nasıl iyi yaşanır, nasıl iyi yaşam koşulları yaratılır? Bunlar için eğitmek zorundasınız.

Sir Ken Robinson 2010 TED Konuşması

Sir Ken Robinson, yaratıcılığı (baltalamaktan ziyade) besleyen bir eğitim sistemi yaratma ülküsünü eğlenceli ve son derece sürükleyici bir üslupla bizlerle paylaşıyor.


14 Şubat 2013 Perşembe

Empati ne zaman zararlıdır? (Özgür Polat'ın güzel yazısı)


Empati ne zaman zararlıdır?

Empati becerisi olmayan kişilerin, diğer insanlar ile sağlıklı bir ilişki kurması mümkün değil.

Hatta topluluk içinde yaşayan insanoğlu için empati o kadar önemli ki; beynimizde bu mekanizmayı mümkün kılan, diğer canlılarda olmayan ‘ayna
nöronlar’ var.

Ama empatinin zararlı olduğu durumlar da mevcut.

Yüksek empati, zararlarını hem iş dünyasında, hem çoçuk yetiştirmede, hem de ilişkilerde gösteriyor.

Gençler için çocuklarla çalışma kılavuzu




13 Şubat 2013 Çarşamba

Ne güzel anlatıyor....

Hacı hocamı dinlemek çok güzel.......


Mümin Sekman'dan Mutlu olmak ve başarmak için 10 Öneri

Çok güzel anlatıyor Mümin Hoca......


ABD Başkanı Barack Obama Birlik Konuşmasında Eğitimle İlgili Ne Söyledi?

ABD Başkanı Barack Obama, 12 Şubat 2013’te ABD Kongresinde yaptığı, Birlik Konuşmasında Eğitimle İlgili şunları söyledi:
..
Üretimdeki inovatif yaklaşımlar,  enerji, yapılaşma ve imar ve tüm bunlar, girişimciye destek olacak ve küçük işletmeler gelişecek ve yeni iş olanakları yaratılmış olacak.

Fakat en önemli meselemiz, bu işlerde istihdam edeceğimiz vatandaşlarımızın, bu işlerde gerekli olacak iş becerisi ve eğitimi ile donatabilmemizdir.

Bu da ancak, erken yaşlarda olasıdır. Bütün araştırmalar göstermektedir ki, bir çocuk ne kadar erken öğrenebilirse, o kadar daha çok yol alabilir. Fakat şu anda 4 yaşındaki çocuklarımızın ancak 3/10’ü nitelikli okul öncesi eğitimi alabiliyor. Çoğu orta sınıf aileler, birkaç yüz dolarlık özel okul öncesi öğrenim ücretini dahi karşılayamaz durumda. Okul öncesi eğitime en çok gereksinimi olan düşük gelirli ailelerin çocukları, okul öncesi eğitimden mahrum kalıyor ve bu da bundan sonraki tüm hayatlarını gölgeliyor.

Bu nedenle, bu gece, tüm ülkede nitelikli okul öncesi eğitime her bir çocuğumuzun tek tek ulaşabilmesi için çalışacağımıza söz veriyorum. Bu da bizim yapabileceğimiz bir şey. Okul öncesi için harcayacağımız her 1 dolar, ileride, okul başarılarını artırmak, ergen gebeliklerini önlemek, hatta okullarda şiddet suçlarını azaltmak için harcayacağımız her 7 doları tasarruf etmemizi sağlayacaktır.

Öğretmek Sevmekle Başlar


ogretmen-3.jpg
Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yasayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti. Öğrenciler hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.
Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve ayni çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.
Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176´sinin olağanüstü bir basari gösterip, avukat, doktor ya da iş


adamı olduklarını ortaya çıkardılar.
Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her biriyle buluşma sansı oldu.
“O koşullarda nasıl bu kadar basarili oldunuz?” sorusuna verdikleri cevap hep ayniydi: “Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde.”

Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, basarili birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.
Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:
“Çok basit” dedi, “Ben o çocukları çok sevdim.”

9 Şubat 2013 Cumartesi

Otoriter Eğitimden Organik Eğitime

Türkiye’de eğitim 4+4+4 Eğitim Reformu, MEB Teşkilat kanununda yapılan değişiklikler, Milli Güvenlik Bilgisi derslerinin kaldırılması, resmi geçit törenlerinde yapılan düzenlemeler, seçmeli Kürtçe ve Kur’an dersleri, Aleviliğin müfredata girmesi ve son olarak da öğrencilere tanınan kıyafet serbestliği gibi bir takım yeniliklerle uzun süredir ülke gündeminden düşmüyor. Türkiye’de eğitimle sık oynadığına, eğitimin bir yapboza çevrildiğine dair üretilmiş yaygın bir ezber vardır. Oysa bu bir yanılsamadan ibarettir. Zaman zaman teknik birtakım değişiklikler yapılmış olsa da eğitimin yapısal sorunlarına dönük neredeyse 80 yıldır hiç oynanmamış bilakis muhafaza edilmiştir. Eğitimin yapısal sorunlarına dönük ancak son yıllarda birtakım reformlar yapılmaya başlanmıştır. Türkiye otoriter, tektip ve ideolojik eğitimden artık kurtulmak durumundadır. Ve çocukların doğal gelişimine uygun, özgürlükçü ailelere tercih imkânı sunan yeni ve farklı bir eğitim modelleriyle yola devam etmelidir.
Bilindiği gibi klasik/otiriter eğitim anlayışında öğrenme süreçleri hiyerarşik bir yapılanmada, planlı, programlı ve öğretmen kontrollü yapılır. Çocuklar ilgi, yetenek, beceri ve meraklarına göre değil yaşlarına göre sınıflandırılır. Bu tür ortamlarda “çocuklara da gelecek olarak” bakılır. Bu otokratik eğitim anlayışından kalma bir alışkanlıktır. Çünkü çocukları gelecek olarak bakmak onlar üzerinde bir hesabımız olduğunu açık eder. Bu bakımdan onları gelecek olarak bakmak yerine “çocuk” olarak değerlendirmek ve öğrenme süreçlerini ona göre dizayn etmek gerekir. Buda ancak “organik eğitim modeliyle” yani çocukların doğal gelişime zarar vermeyen öğrenme metotlarıyla mümkündür. Bilindiği gibi klasik eğitim anlayışında eğitim standart modellerle üsten alta kumanda edilerek yürütülür. Ken Robinson’un da ifadesiyle “ fast food” modeli gibidir. Oysa organik eğitim anlayışında çocuklara Russell’in de yaklaşımıyla tıpkı bir bahçıvanın bitkisine baktığı gibi bakılır. Yani çocuk içsel bir doğaya sahip olan ve uygun hava, toprak ve ışık sağlandığında takdire değer bir biçim geliştirecek olan bir şey olarak değerlendirir. Bugün nasıl bir bahçıvan ürünü erken ya da geç yetiştirmek uğruna ona birtakım kimyasal ilaçlar aşılıyor ve bu yolla kamu sağlığına zarar veriyorsa aynı şekilde bir çocuğa da doğal gelişimine uygun düşmeyen birtakım militarist uygulamalar, öğrenme modelleri ve farklılıklara önyargılı olarak yetişmesine zemin hazırlayan teptip bir düşünce aşılandığında insanlığa zararlı bireylerin yetişmesine sebep olunur.

Okullarda rehberlik hizmetleri


Devrim Akgündüz'ün

"Okullarda rehberlik hizmetleri" yazısı


Değişimin baş döndürücü bir hızla gerçekleştiği 21. yüzyılda, eğitimde de çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Bilim ve teknolojideki gelişmeler eğitimi de yeniden şekillendiriyor. “Çağımız nasıl bireyler ister?” sorusundan yola çıkarak, “Çağımız hangi yetenekte yönetici, öğretmen, öğrenci ve denetmen ister?” sorularına cevap bulmamız gerekir.


Öğrenci profiline baktığımızda 21. yüzyıl öğrencileri, ünlü fütürist ve yazar Mark Prensky’nin deyimiyle dijital yerliler olarak adlandırılıyor. Bu öğrenciler analog herhangi bir şey görmeden tamamen dijital çağda doğup büyüdüler. Dolayısıyla öğrencilerle bundan bir kuşak önce doğup büyüyen nesil aynı özellikte değil.

John Dewey, “Eğer dün düşündüğümüz gibi bugün öğretiyorsak çocuklarımızın yarınlarını çalıyoruz demektir” diyor. Bu yüzden de dijital yerlilerin ve günümüz bireylerinin yapısına uygun eğitim ve öğretim tekniklerinin uygulanması, buna uygun yönetici ve öğretmen becerilerinin kullanılması gerekir.

Hatalarımızdan Nasıl Öğrenebiliriz?

Her ne kadar, yazının başlığı “Hatalarımızdan Nasıl Öğrenebiliriz?” olsa da, Diana Laufenberg’in vermek istediği mesaj “hatalar” üzerine olsa da, videoyu izlerken farklı bir olay dikkatimizi çekti. Pek de ilgi duyulacak bir ders olmasa da, Öğretmenin bu videoda öğrencilerini mükemmel bir öğrenme sürecine sokup, proje tabanlı öğrenmeyi nasıl uyguladığına şahit oluyorsunuz. Bu yüzden, videoyu sonuna kadar izleyip, öğrencilerin çok ilgili olmadıkları bir derse dahi nasıl ilgi duyup, bu ders ile ilgili nasıl harika çalışmalar yaptıklarını Diana Laufenberg’den dinleyin. Unutmadan, ülkemizde verilen proje-performans görevleri ile videodaki görevleri de mukayese etmeyi ihmal etmeyin.

4 Şubat 2013 Pazartesi

Öğretmeni şikayet ederken iki kere düşünün!

Öğretmenler hakkında her gün yüzlerce yazılı şikayet dilekçesi ve yine Bimer ve Alo 147 aracılığıyla sayısız şikayet yapılıyor. Bu şikayetler neticesinde öğretmenler hakkında inceleme soruşturma açılıyor. İnceleme soruşturmanın yapılmasından sonra hakkında iftira ve haksız isnat yapılan öğretmenleri korumak devletin en asli görevidir. 657 sayılı DMK 25. maddesi ile bu konuda devlet memurları koruma altına alınmıştır. Bu iftiralardan kurtulmak için ve birilerine ders vermek için öğretmenler yasal hakkını aramaya başlayacaklar. İşte öğretmenleri yani devlet memurunu koruyan maddeler;


22 Ocak 2013 Salı

Eğitimde Sosyal Medya Kullanımı

Ülkemizin sosyal medyayı aktif kullanan eğitimcilerinden bir bölümü Beyoğlu Öğretmenevi’nde kurum müdürü İlker ERARSLAN’ın ev sahipliğinde bir araya geldiler ve “eğitimde sosyal medya kullanımı”nı konuştular.  Katılımcılar Twitter üzerinden açılan #EgitimdeSosyalMedya hastagıyla paylaşımlarda da bulundular. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer YILDIZ’ın da katıldığı söyleşide katılımcılar eğitimde sosyal medyanın kullanımıyla ilgili tesbitlerde bulundular. Söyleşi aynı anda Google Hangouts kullanılarak YouTube üzerinden canlı yayınlandı. Bu sayede söyleşiyi canlı yayında takip edebilmek benim gibi katılamayanlar için iyi oldu. Keyifle dinlediğim söyleşiyi eğimde sosyal medya kullanımı konusu ilginizi çekiyorsa siz de aşağıdaki bant kaydından izleyebilirsiniz.


 

Verimsiz Çalışmak


"Bir idareci için mesele çalışmak değil, çalıştırmaktır, nasıl ki hiçbir kaptan kürek çekmez."

Büyük Amerikan imalat fabrikalarından birinin yönetim kurulu üyeleri kâr ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığına takılmışlar ve bunu bir hayli indirmenin mümkün olacağını düşünmüşler. İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürü denen bu adamın neler yaptığını bir görme­lerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul et­mişler.

Değişen veli-öğrenci beklentileri ve yol haritamız


Dünyada son 20 yılda elde edilen birikimler, 4000 yılda elde edilen birikimlerden daha fazla.

Bu birikimlerin değişimi her alanda görüldüğü gibi artık eğitim sektörünü de etkilemeye başladı. Eğitim sektöründeki ilk değişimler veli beklentilerinin farklılığı ile meydana geldi. Velinin hassasiyet gösterdiği konuların farklılaşması, eğitim kurumlarının hizmet ve ürün kalitelerini sürekli artırma zorunluluğunu getirdi.


3 Ocak 2013 Perşembe

Lider Olunmaz, Doğulur! mu?


Yöneticiler tasarlar ve denetlerler;dikkatlerini kural ve prosedürler üzerinde toplarlar.Liderler ise istikamet verir,kabiliyetleri harekete geçirir ve stratejileri uygularlar; onların dikkati insanlar üzerinde toplanır.