Devrim Akgündüz'ün
"Okullarda rehberlik hizmetleri" yazısı
Değişimin baş döndürücü bir hızla gerçekleştiği 21. yüzyılda, eğitimde de çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Bilim ve teknolojideki gelişmeler eğitimi de yeniden şekillendiriyor. “Çağımız nasıl bireyler ister?” sorusundan yola çıkarak, “Çağımız hangi yetenekte yönetici, öğretmen, öğrenci ve denetmen ister?” sorularına cevap bulmamız gerekir.
Öğrenci
profiline baktığımızda 21. yüzyıl öğrencileri, ünlü fütürist ve yazar
Mark Prensky’nin deyimiyle dijital yerliler olarak adlandırılıyor. Bu
öğrenciler analog herhangi bir şey görmeden tamamen dijital çağda doğup
büyüdüler. Dolayısıyla öğrencilerle bundan bir kuşak önce doğup büyüyen
nesil aynı özellikte değil.
Günümüzde
öğretmenin ‘koç’, yöneticinin ‘ortak’ ve denetmenin ‘rehber’ olarak
yeniden tanımlanması ve buna işlerlik kazandırılması büyük önem taşıyor.
Ancak bu dönüşümün kağıt üzerinde olmaması aktif olarak uygulanması
önemli. Bir diğer dönüşümün de motivasyon açısından yaşanması gerekir.
Ünlü kariyer analistlerinden Daniel Pink Ted.com üzerinde
gerçekleştirdiği The Puzzle of Motivation yani Motivasyon Bulmacası adlı
konuşmasında mum deneyi ve bundan yola çıkarak motivasyon çeşitlerinden
örnekler veriyor.
Yine mi okula gitmem gerekiyor?
Bugün
okullar güneş doğmadan uyanan ve hazırlanıp kendi kendine “Benim okulda
ne işim var, Yine mi okula gitmem gerekiyor?” diyen öğrencilere sahip.
Okulların eğlenceli bir hale getirilmesi ve öğrencilerin okula, sınıfa
bağlanmalarını sağlamak gerekiyor.
Diğer taraftan öğretmenlerin teknolojinin eğitimde nasıl kullanılması gerektiği ile ilgili bilgi ve uygulama düzeyleri zayıf. Dijital nesli kazanmak istiyorsak teknolojiyi bilen ve doğru uygulayan öğretmenlere ihtiyacımız var. Bundan nedenle de öğretmenlerimizin eğitimde teknoloji kullanımı ve materyal geliştirme üzerine ciddi bir eğitimden geçirilmesi gerekir.
Denetimlerde okul yönetimleri daha aktif olmalı
Milli
Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenler için eğitim ve öğretim ile ilgili
denetim uygulamalarının denetmenler tarafından yapılması yerine okul
yönetimlerinin denetimde daha aktif görev almaları ve bu görevlerini
standart ölçütlere dayalı olarak gerçekleştirmeleri daha iyi bir
denetimi de getirecektir. Birçok öğretmenin denetmenlerle ilgili iyi bir
anısı yok. Bunun sebeplerinden bir tanesi denetmenlerin daha çok hata
bulmaya yönelik yaklaşımları.
Bir
diğer konu da denetmenlerin mevzuat bilgilerinin çok iyi, ancak alan
bilgilerinin yeterli olmaması. Böyle bir durumda yapılacak rehberlik ve
denetim uygulamaları, daha fazla mevzuat açısından değerlendirmeye yol
açıyor. Öğretmen yeterlilikleri ile ilgili değerlendirme eksik kalıyor.
Türkiye’de maalesef böyle bir yapılanma yok. Böyle bir sistemin Türkiye’de de uygulanması yeterli olmayan öğretmenlerin sistemden alınması gerekir. Tüm öğretmenlerin yeterliliğini sağladıktan sonra kariyer basamakları yeniden düzenlenebilir. Sistemde sürekli yeterli olarak kalan ve kendini geliştiren öğretmenler için sınav şartı olmadan 10 yılını dolduranlara uzman öğretmen, 20 yılını dolduranlara başöğretmenlik verilmesi kanaatimce daha uygun olur.
Etkili bir denetim ve rehberlik faaliyeti
Denetmenler
etkili bir denetim ve rehberlik faaliyeti gerçekleştireceklerse
öğretmen yeterlilikleri ile ilgili çalışmalar öncelikli amaç olmalı. “Şu
evrakın var mı?”, “Bu raporun var mı? gibi sadece mevzuatın talep
ettiği istemler yerine öğretmenlerin eğitim öğretim faaliyetleri ile
ilgili yeterliliklerini sorgulayacak uygulamalara yer verilmeli.
Rehberlik
faaliyetlerinin kısa süreli dönemlerle ve ihtiyaç durumlarında
yapılması gerekiyor. Rehberlik faaliyetlerinde üzerinde durulması
gereken en önemli nokta, eğitim ve öğretim faaliyetleridir. Bugün
öğretmenlerin üzerinde bulunan yük çok ağır. Plansız uygulamalar,
kapasite kullanımını gözönünde bulundurmadan yapılan projeler, tepeden
inme “Dostlar alışverişte görsün!” uygulamaları öğretmenlerin eğitim ve
öğretim faaliyetleri yapmasını engelliyor.
Eğitim modelinin revizyona ihtiyacı var
Bir
eğitimci ve akademisyen olarak şu tespiti yapmamın yanlış olmadığını
düşünüyorum. 2004’te yapılandırmacı modele geçtiğimizden bu yana değişen
çok bir şey olmadı. Hala yeni öğrenme modeli diye konuşanlar var. Ancak
eğitim modelinin ciddi bir revizyona ihtiyacı var. Eğer yapılandırmacı
model uygulanmaya devam edecekse, öğretmenlerin yapılandırmacılık kuram
ve uygulamalarını çok iyi öğrenmesi, benimsemesi ve uygulaması gerekir.
Yapılandırmacılık sürecin değerlendirilmesi gerektiğini söylerken, şu
anda sonucun değerlendirildiği bir sistemle karşı karşıyayız.
Son
yıllarda eğitimle ilgili birçok araştırma yapılıp, sorun tüm
boyutlarıyla ve bileşenleriyle ele alınıyor. Çeşitli bilimsel raporlar
yayınlanıyor. Bunlardan bazıları da OECD ve diğer belli başlı ülkelerin
katıldığı PISA (Program for International Student
Assessment-Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı) ve TIMSS
(Trends in International Mathematics and Science Study-Uluslararası
Matematik ve Fen Başarısını Belirleme Programı) gibi uluslararası
değerlendirmelerdir.
Analitik düşünmeyi sağlayacak eğitime önem verilmeli
Öğretmenlerimizin,
öğrencilere özgüven kazandıracak, analitik düşünmelerini sağlayacak ve
muhakeme yeteneğini arttıracak eğitim-öğretim faaliyetlerine önem
vermesi gerekiyor. Bu konuda da bir eğitim ve rehberlik eksikliği olduğu
açık. Başlarda yer alan ülkelerin öğrencilerine baktığımızda bu
yeteneklerin var ve yeterli düzeyde olduğunu aynı zamanda bu ülkelerin
inovasyona en fazla önem veren ülkeler olduğunu görüyoruz. Demek ki bu
ülkelerdeki inovasyon, eğitim de dahil olmak üzere tüm alanları
etkiliyor ve bu da analitik düşünen ve muhakeme yeteneği gelişmiş
bireylerin yetişmesine imkan sağlıyor.
Okullarda inovatif etkinliklerin sayısının artması teşvik edilmeli. Elbette bu inovatif öğretmen ve yöneticiler ile mümkün olacak. Bu kapsamda denetmenlerin rehberlik faaliyetlerinde üzerinde durmaları gereken konulardan bir tanesi de öğretmen ve yöneticilerin inovatif bireyler olmalarına destek olmaktır.
Standart testlerle değerlendiriliyorlar
Ülkemizde
devlet okullarında çoğunlukla öğrencilerin kendi öğrenme hızlarına göre
bir eğitim verilmiyor ve aynı standart testlerle değerlendiriliyorlar.
Her çocuğa kendi öğrendiği şekilde eğitim vermemiz gerekiyor. Ancak
öğrenme hızı düşük olan öğrencilerle özel eğitime muhtaç öğrenciler
birbirine karıştırılıyor.
Rehberlik
faaliyetlerinin yüz yüze etkileşimli olarak yapılması, öğretmenlerin
hatalarını bulmak yerine hataları avantaja dönüştürebilecekleri şekilde
yapılması önemli. Uzaktan eğitimle yapılacak rehberlik faaliyetleri
hiçbir şekilde amacına ulaşmayacak. Zaten uzaktan eğitimin bazı
avantajları olmasına rağmen oldukça fazla dezavantajının olduğu bilimsel
çalışmalarda ortaya konuldu.
Toparlayacak olursak, Milli Eğitim Bakanlığı şu an uygulanan eğitim politikalarını gözden geçirerek 21. yüzyıl becerileri açısından revize etmeli. Bu yenilenmenin sadece eğitim politikaları açısından değil, insan kaynakları yönetimi uygulamaları açısından da gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Kaynaklar:
• Marc Prensky, (2001) “Digital Natives, Digital Immigrants Part 1”, On the Horizon, Vol. 9 Iss: 5, pp.1 – 6
• Daniel Pink, (2009). The Puzzle of Motivation-www.ted.com/talks/dan_pink_on_motivation.html
•
Nezahat Güçlü, Mustafa Bayrakçı, (2004). Amerika Birleşik Devletleri
Eğitim Sistemi ve Hiçbir Çocuğun Eğitimsiz Kalmaması Reformu, Gazi
Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi, Cilt:5, Sayı:2 (51-64)
• TIMSS, (2012). Trends in International Mathematics and Science Study. http://timssandpirls.bc.edu/timss2011/index.html
•
Ali Eraslan, (2009). Finlandiya’nın PISA’ daki Başarısının Nedenleri:
Türkiye için alınacak Dersler Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen
ve Matematik Eğitimi Dergisi (EFMED) Cilt 3, Sayı 2, sayfa 238-248.