27 Mart 2016 Pazar

Yönetimde Feraset


Yönetimi, insanlara hayatı kolaylaştırabilme sanatı olarak algılayan bir yönetici, ilk önce feraset sahibi olma özelliği ile öne çıkar. “Feraset nedir? Ferasetli olan bir kişi nasıl fark edilir?’’ Bu kavramla ilk karşılaşmam, çocukluk dönemime rastlar. Bu dönemlerde en çok hatırladığım sahneler, mahalle komşularımızın bitip tükenmeyen kız isteme seremonileriydi. Kız görmek için kafileler halinde kız evine gidip geri döndükten sonra “Bu kız olmaz. Kız ferasetsiz. Anlamıyor musunuz? Fe-ra-set-siz!” gibi konuşmalarına sıklıkla şahit olmuşumdur. “Ferasetsizlik” kavramı ile, eli, kolu, gözü, kulağı olmayan yani fiziksel eksiği olan kişileri kastettiklerini algılamaya başlamıştım. 


Yıllar sonra Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktığımda ferasetin, “uz görüş, uzak görüş, geniş bakış” açısı olduğunu, ‘’feres’’ kelimesinin, Arapça ’da at gözü anlamına geldiğini, at gözünün 180 derece görebilme kapasitesine sahip olmasıyla ilgili bir sözcük olduğunu öğrendim. Peki, gelin adayları için neden “ferasetsiz” diyorlardı? Çünkü gelin adayının, misafirlere kahve ikram ederken peçeteleri ve suları getirmemesi, görücülerin ayakkabılarını çevirmemesi, sofadaki yastıkları, misafirlerin sırtlarına göre ayarlamaması gibi eksik davranışlarını ferasetsizlik olarak tanımladıklarını fark ettim. Uzunca bir süre, bu kavramın yönetsel yansımalarını inceledim. Feraset kelimesinin yönetsel davranışlara yansıması konusunda, yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim: ‘’Konferans için gittiğim ilde, konferans sonrası beni dondurma yemek için davet ettiler. Ben dondurma geldikten sonra peçete, su, ıslak mendil, hesap ve fatura istedim. Patron aynı zamanda garsonluk görevini üstlenmişti. Oldukça sinirli bir halde tüm taleplerimi yerine getirdi. Pastaneden çıkarken, patrona kaç yıldan beri bu işi yaptığını sorduğumda ‘35 yıl’ cevabını aldım ve çok şaşırdım. Türkiye çapında kaç şubeleri olduğunu merak ettim. Bu soruyu yönelttiğimde bana, şaşkınlıkla dalga geçip geçmediğimi sordu. Markalı dondurmalardan dolayı satış yapamadıklarını, hayatta zor kaldıklarını söyledi. Ben de öncelikle kendilerinin ferasetsiz olduğunu söyledim. Bu pastaneyi kaybetmediğine şükretmesi gerektiğini hatırlattım. Şaşkınlıkla, ne demek istediğimi bana sordu. Eğer feraset sahibi olsaydı dondurma geldikten sonra suyu, peçeteyi, ıslak mendili, hesaptan sonra fişi ya da faturayı getirmiş olması gerektiğini söyledim. Bütün bu hizmetleri ben istedikten sonra yaptığını bir kez daha hatırlattım.’’
Sonuç: Feraset sahibi yönetici, astları ya da hizmet alanlar kendisinden bir şey talep etmeden önce düşünüp bu hizmeti sunan kişidir. Hatta müşterilerinin düşünemediklerini de düşünüp hizmet olarak sunan kişidir.
Prof. Dr. Necati Cemaloğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder